ÖMER AĞ YAZDI “BİR DE BENDEN DİNLEYİN”


Ömer Ağ’ın kaleme aldığı köşe yazısı “Bir de benden dinleyin’ i siz değerli okuyucular için paylaşıyorum.
İşte o yazı.
” BİR DE BENDEN DİNLEYİN
Bu hafta pek yapmadığım bir şey yaptım, bir siyasetçi ile altı gün boyunca neredeyse günde 10 saat beraber dolaştım. Tabiri caiz ise girmediğimiz yer kalmadı. Resmi kurumlar, özel kurumlar, siyasi kurumlar, sivil toplum örgütleri, esnaf grupları, düğünler, taziyeler, ev ziyaretleri, gazeteciler aklıma gelmeyen daha başka yerler.
Geçen hafta 24. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Abdülkerim Gök’ün bir haftasını yaşadığımız şehre ayırdığını duyunca bende ona eşlik etmek ve bunu kamuoyu ile paylaşmak istedim. Bir akit yaptık. Ben yazımda tanıklık ettiğim özel konuları yazmayacağım, isim zikretmeyeceğim, ev ve esnaf ziyaretlerinde fotoğraf çekmeden sadece konuşulan konulara değineceğim. Yani sadece şehrin röntgenini çekip sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde şehre ve şehir insanına katkı sunacak bir çalışma yapacağım. Kendisi ise tüm ziyaretlerine beni de davet edecek, diyaloglarını benim yanımda gerçekleştirecek. Bu konularda anlaştık ve Pazartesi günü mesaimize başladık.
Önce resmi kurumları tahlil edelim. Şanlıurfa atanmışlar konusunda çok da şanssız bir şehir değil zannedersem. Ama bir kurum var ki onun başında ki akıllara zarar görüşlere sahip. Söz verdim isim zikretmeyeceğim diye, ama o konunun da öyle kalmaması gerektiğinin de altını çizdim. Günü gelince o konuya özel bir başlık açacağımı yazmakla yetiniyorum şimdilik. Yaşadığınız şehri ve yaşadığınız şehirliyi severseniz başarılı olursunuz. Yani Urfa’yı Urfalılaştırdığımız sürece başarılı oluruz, gerisi koltuk işgalidir…
Siyaset ile uğraşanlar için bu şehir biraz fazla zor, neredeyse hepsi dertli. Birçokları yanında durandan ya da karşısında durandan muzdaripler. Siyasetin bir türlü bu şehirde barışçıl yapılamadığından şikâyetçiler. Her şey algı üzerine, yalan ve yıpratma projeleri üzerine kurulu. Korkaklarla dolu bir kitle var siyaseti dizayn etmeye çalışan. Sosyal medyada algı peşinden koşan sahte hesaplar, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar. Kendini gizleyen, yüzüne maske takan kendini kurtarıcı sanıyor. Ayrıca samimiyetsizlikten de muzdaripler. Aslında bu samimiyetsizlik biraz da bu şehrin neredeyse her tarafına sirayet etmiş durumda.
Sivil toplum örgütleri sürekli rica makamı olduklarını ifade ediyorlar. Biz icra makamı değiliz, rica makamıyız. Fakat icra makamları tarafından çok da dikkate alınmıyoruz diyorlar. Aslında buradan çıkan sonuç şu; bizim sivil toplum örgütlerimiz yeterince güçlü değiller. Onlara bürokrasi nezdinde, halk nezdinde beklenilen destek yok. Bu yüzden kendilerini bir yerlere dayandırmak zorunda hissediyorlar.
Gazeteciler, toplumun en çok beklenti içinde olduğu kitle. Her fırsatta bu şehirde basın yok dediğimiz meslek grubu. Onlar ne diyor? Bağımsızlık güçle orantılı diyorlar. Şehrin, şehirlinin destek vermediği gazete ve gazeteciler desteği nerden alacak. Bu şehrin insanlarının kaçı yerel gazete alıyor, iş insanlarının kaçı gazeteler ayakta kalsın diye destek veriyor. Şehir sakinleri sahip çıkmadığı gazeteciden nasıl haykırmasını isteyebilir diyorlar.
Taziye ve düğünlerdeki izlenimlerimi özel hayata girdiği için es geçmek zorunda kalıyorum. Sadece Abdülkeri Gök’ün Kur’an-ı Kerim’i güzel okuduğunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi asıl konumuza gelelim, bu genel tahlilden sonra sıra beraberce şehri dolaştığım Abdülkerim Gök ile ilgili bakış açıma geldi.

SESSİZ ÇIĞLIĞI O DİNLEDİ
Bu şehirde rahatça dolaşmak her siyasetçi için kolay olmuyor maalesef. Vatandaş problemini çözmeyen, çözemeyen siyasetçiyi görmek istemiyor. Destekçilerinin tepkili olduğu, muhalefetin tepkili olduğu siyasetçi var, rakip görüldüğü için tepki gören siyasetçi var.
Atanmışların vekil beye olan olumlu bakış açısını gördüm, demek ki bürokrata rahat çalışma alanı vermiş, onlara şahsi istekler ile gitmemiş. Olmaz işi oldurmaya çalışmamış.
Siyasetçilerin onun enerjisini ve partisine sadakatini gördüklerini gördüm. Sıcak karşılamaları, dertleşmeleri, özel konuları çok rahat konuşmaları bende ona karşı güven duydukları sonucunu doğurdu.
Sivil toplum örgütlerinin ondan bazı konularda destek istemesi konulara samimiyetle yaklaştığını hissettirdi. İster muhalif ister partili gazetecilerin ona karşı olan inançları yükünün ağır olduğu anlamına geldi benim yanımda. Birçok sivil toplum kuruluşlarında geçmişte beraber çalıştıklarını da öğrenmiş oldum. En çok da Şanlıurfa Belediyesinde danışman olarak bulunduğu yıllar konuşuldu. Kendisini davet eden bir gazetecinin özellikle onu davet etme nedeni bana ilginç geldi. Gazeteci dostum dedi ki; ‘’Vekil bey benim hafızam google’dir. Ben biri ile ilgili bir araştırma yapacaksam ilk önce onun adını google’de yazar icraatlarına ve haber konularına bakarım. Olumsuz haberler daha çabuk yayılır. İsminizi yazdım, bir olumsuzluk ile karşılaşmadım. Daha detaylı fikir sahibi olmak adına meclis çalışmalarınızı da inceledim. Geçmiş yıllarda yapmış olduğunuz televizyon programları da dikkatimi çekti’’ dedi. Bir başkası ise; ‘’Buraya ziyarete başka biri gelse idi onu karşılamaya gelmezdim. Şaibesiz oluşunuz, şehirde hep yalnız dolaşıyor olmanız, şehirden kopuk olmayışınız ve yanlışların yanında durmayışınız size olan saygımı daha da büyütüyor’’ dedi. Ben şu sonucu çıkardım, vatandaş yalnız dolaşan, halkın içinde olan, şehirden kopuk olmayan siyasetçiyi istiyor ve destekliyor.
Ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu bu süreçte iktidar mensubu bir siyasetçinin elini kolunu sallaya sallaya çarşı pazar gezmesi cesaret ister. Esnaf çatacak yer ararken hele gel bizi bir dinle, kimse dinlemiyor, duymuyor sen bizi dinle demesi onun adına tabi ki değerli olmalı. Peki, yok mu tepkili kimse, tabi ki var, tabi ki ona derdini anlatmaya çalışan, yardım isteyen birileri var. Ama bunu yaparken onu sorumlu görmemeleri rahat dolaşması için bir neden. Vatandaşı, esnafı dinlemesi çözüm önerileri sunması, geleceğe dair bilgiler vermesi az da olsa tepkiyi dindirdi, bunu gördüm. Bu ziyaretlerde kendisinden fazla, mensubu olduğu parti kazanç elde etti. Vatandaşa dokunmanın var olan sorunların nedenini izah etmenin faydasını tabi ki temsil ettiği siyasi parti görecektir. Niye dolaşıyorsun diyenlere, ‘’Ben Cumhurbaşkanımızın halkın içerisinde olun talimatını yerine getiriyorum, sizden alıp Ankara’ya götürmekle mükellefim’’ diyordu sürekli.
Urfa’nın o meşhur aşağı çarşısının onu çok sıcak karşılaması beni de mutlu etti. Hani hep derler ya siyasete aşağı çarşıdan başlamak lazım diye. Gümrük hanındaki bir esnaf bir talebini dile getirirken elini sıkı bir şekilde tutup, buralara çok fazla kimse gelmemeye başladı artık, derdin nedir diye soranların sayısı gittikçe azalıyor, yapmayın, etmeyin. Bizi yalnız bırakmayın. Bu çarşı bu şehrin kalbi, buraların gece yarısına kadar açık olması, turist ile dolup taşması gerekiyor demesi esnafın adeta sessiz çığlığı idi. Bu çığlık sessiz idi, çünkü esnaf hala ümit var. Sadece yaşadıkları bu zorlu süreçte birilerini yanında görmek istiyor.
Velhasılı kelam kendi adıma çok şey öğrendiğim bir hafta oldu. Birçok sır şimdilik benim yanımda kaldı, kamuoyu Ömer Ağ, Abdülkerim Gök’ün reklamını mı yapıyor demesin diye. Belli mi olur bakarsınız onu da, kendisinin müsaadesi olursa, tarihe not düşme adına kaleme alırım. Bizimkisi bir nevi de marifeti hatırlatmak adına bir çalışma oldu. Malumunuz marifet iltifata tabidir…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir